20 Ekim 2007 Cumartesi

Cunda Adası

Cunda hakkında

Ayvalık’ın karşı tarafındaki adaya Cumhuriyet öncesinde Rumlar "Kokuluada" anlamında Moshinos, Türkler Cunda diyorlardı. Adaya sonradan işgalcilere direnen Ali Bey’in adı verildi. Ada 1964 yılında bir köprü ile Ayvalık’a bağlandı. (Belediye otobüsü ve dolmuşlar da çalışıyor ama yazın dolmuş motorları ile gitmek daha güzel.) Bizce Cunda’ya akşama doğru gidilmeli ki akşam yemeği de orada yenmeli. Ada eskiden deniz ürünleri ve şarap üretilen yerdi. Otomobille gidenler girişte park etmeliler. Zaten bir avuç yer ve daracık sokaklarda yürümek çok keyifli. Sahildeki yüksek tavanlı Taş Kahve’ye girmeyi unutmayın. Adanın etrafı çam ve zeytin ağaçları ile donanmış. Yollardaki arı kovanları kimseyi ürkütmesin, hiç bir zarar vermezler insana. Adanın etrafında otomobille dolaşılabilir ama akşam serinliğinde yaya dolaşmanın tadını vermez. Küçük tepelere çıkıp güneşin son ışıklarının vurduğu adaları, koyları seyretmekten de mahrum kalırsınız. Adada sekiz manastır bulunduğu biliniyor. "Ayışığı" anlamına gelen Ayios Dimitrios Ta Selina adanın kuzey yönünde, kara uzantısında özgün yapısı ile dikkati çekiyor. Günün son ışıkları denize düşerken adanın balıkçı lokantalarından birini beğenin. İsterseniz oturmadan önce "Papalina var mı?" diye sorun. Papalina adanın özel balığıdır ve eski meyhanelerin vazgeçilmez rakı mezesidir. Şimdilerde fiyatı düşük diye kimi meyhaneler de bulundurmuyor, kimileri de "yok", diyor. (Meyhaneye Ayvalık’ın içinde gidecekseniz Tenekeciler Sokağı’nı bulacaksınız.) Balık her yerde olduğu gibi burada da azaldı. Yazın kalabalığı da bindirince fiyatlar iyice yükseliyor. Bütün Ege’de olduğu gibi burada da balıkları görerek seçin ve önceden fiyatlarını sorun. Müşteri çokluğuna göre biraz pazarlık etmeniz de mümkün. Çipuranın çiftlikte yetiştirilenini istemezseniz denizden tutulanı pek kalmadı, sinarit de kalmadı. Levrek arasıra çıkıyor ve çok pahalı... Levrek için piyangoculardan şansınızı deneyebilirsiniz. Bir numara seçip tombalada size çıkarsa lokantaya verip pişirtirsiniz ve şansınızın armağanı ile mükkellef bir ziyafet çekersiniz. Mezgit’in bir türü olan ve Ayvalıklıların bakalaros dedikleri balıktan güzel bir buğulama deneyebilirsiniz. Ahtapot her zaman bulunabilir. Aslında bir çorba balığı olan ıskorpitin buğulaması da bulunabiliyor. Sofranızda Ege’nin ot mezelerini unutmayın. Değişik ekşi tadıyla radika her zaman bulunur ama diğerleri bir görünüp bir kaybolur. Hindiba, turp otu, arapsaçı, istifno gibi Ege otlarından yapılan yemek ve mezeleri sorun ve bulursanız istemeyi unutmayın. ( Adlarından anlaşılacağı gibi bir kısım otlar, balıklar ve mezeler Rumca adları ile bilinmeyi sürdürüyor. ) Bakladan yapılan fava da dereotuyla ve halis zeytinyağıyla süslenip gelmeli sofranızda. Fiyatına aldırmazsanız ıstakoz dahil "lüks" deniz ürünlerini bulabilirsiniz. Cunda Eski adı gibi mis kokulu bir ada Dünyadaki en büyük keyiflerden biri de kuşku yok ki, Cunda Adası'ndaki Taşkahve'de akşam günbatımına yakın bir zamanda denize bakarak içilen bir çaydır... İstenirse sahil boyunca yürünerek küçük tavernalardan birinin masasına Akdeniz mutfağının zarif ve sağlıklı ürünlerini bir kadeh rakı eşliğinde tadabilir, birbirinden lezzetli balıklardan yiyebilirsiniz. Mevsim uygunsa, av yasağı yoksa 'Papalina' yenmeden dönülmemelidir Cunda'dan.
Hayatı avluda yaşayan Türk evleri, gözü dışarıda Rum evleri, Kozak yaylasından getirilmiş granit taşlarla, bir zamanlar sadece Arnavut ustaların mahareti ile döşenebilen kaldırımları nedeniyle bu adı alan 'Arnavut' kaldırımları ile sel baskınına, yağmura hazırlıklı sokakları ve yıkıldı yıkılacak durumdaki kiliseleri ile geçmişten günümüze bir miras Cunda Adası.

Cunda'ya kulak ver...
Dar sokaklarında gezerken, yüzyıllara depremlere direnebilmiş cumbalı evlerinden birbirine karışarak yükselen yarısı Rumca ve yarısı Türkçe, çokça da 'Giritçe', 'Midillice' sohbetler, bu mirası günümüzde yaşatıyor. Ayvalık'ın bu şirin adasının sokaklarında hala yakınan Rumca'nın kökenini araştırdığımızda, karşımıza nüfusun yarısından çoğunu oluşturan Girit'ten gelen Türkler yerleştirilmiş olması çıkıyor. Bir de 'Adalılar' yani Midillililer... Bir de Macaron'lar yani 'Muhacirler'. Onları en güzel anlatan da Ahmet Yorulmaz elbette. Ege Denizi'nin ortak kültürü yıllar geçse de Cunda'da izlerini sürdürüyor.
Antik çağlarda '100 adalar anlamında ' 'Hekatenessos' demişler. Bunlar içinde Nessos adı kalmış Cunda'ya yani kısaca 'Ada' Cumhuriyet ile birlikte kurtuluşun unutulmaz kumandanı Ali Çetinkaya'ya saygı gereği Alibey adı verilmiş. Ayvalık merkezinden Alibey adası tabelalarını izleyerek ulaşılan Cunda, Ayvalık'a 'Gönül yolu' isimli bir cadde ile hem 'gönül'den hem de 'Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü'ile bağlı.
Görülmeye değer yerlerinin başında, tarihi kiliseler geliyor. Adada gezilebilecek durumda üç kilise mevcut. Ancak tarih boyunca geçirdikleri depremler ve bakımsızlıktan dolayı sadece bir tanesi, Taksiyarhis Kilisesi, çatısı ve duvarlarını korumayı başarabilmiş. Cunda adası içinde mutlaka ziyaret etmelisiniz.. Bu günlerde restorasyonu gündemde.. inşallah restore edilerek turizm kazandırılır.

CUNDA'NIN MUTFAĞI
Cunda'ya gidip de Aşıklar Tepesi'nde rüzgarı dinlememek, en az yöreye özgü Papalina balığının tadına bakmamak kadar önemli bir kayıp olur. Cunda'nın sembollerinden biri olan 'Taş Kahve' dimdik ayakta ve yetmiş yıldır kahvehane olarak hemşerilerini de turistlerini ağırlıyor. Ayrıca kediler de Cunda'nın kayda değer sakinlerinden. Hemen her sokakta, her aralıkta bir kaç kedi görmeniz mümkün.
Komple bir akşam yemeği yemek isterseniz Cunda'da (ve tabii ki Ayvalık'ta) birbirinden lezzetli öyle çok seçenek var ki... Nohutlu mezgit, kuzu etli arapsaçı, sarmaşık ve kuşkonmaz, balıklı bamya, turp haşlaması, kabak çiçeği dolması, peynirli kabak, midye vb. harika yemekler sizleri bekliyor. Türkiye'nin en ünlü restoranları arasına giren Nessos'un sahipleri Ahmet ve Murat'a soracak olursanız, 'Ayvalık'ta, Cunda'da kötü yemek pişirmek mümkün değildir.'

NASIL GİDİLİR
İstanbul'dan Cunda'ya gitmenin en kısa yolu İDO'nun Bandırma'ya giden feribotlarını kullanmak. Feribottan indikten sonra Susurluk-Balıkesir-Havran üzerinden Cunda'ya 2 saatte ulaşmak mümkün.

AYIŞIĞI MANASTIRI AGİOS DİMİTRİAS, SELİNA
1922'de Rumlar Ayvalık'ı terk ettiklerinde Cunda'da sekiz manastır vardı. Bunların kuşku yok ki en güzeli Ayışığı Manastırı'dır. Bu güzel adı Ahmet Yorulmaz koymuştur. Ayışığı Manastırı adanın Pateriça denilen bölümünde bulunmaktadır. Pateriçanın anlamı 'Koltuk Değneği'dir. Manastırın bir kapısında 1771 diğer kapısında ise 1795 tarihi yazılıdır.

Hiç yorum yok: