20 Ekim 2007 Cumartesi

eğlence

CUNDA NESOS RESTAURANT
Cunda Sahilboyu No:17-19 Alibey
Tel:
0 (266) 327 17 48
Fax:
0 (266) 327 25 20


CLUP TROPİCANA
Ayvalık / Balıkesir
Tel: 0266 324 1880

konaklama

A.EMRELİ SUİT OTEL
Ayvalık / Sarımsaklı
SARIMSAKLI SAHİLİNDE, BADAVUT KOYUNDA, DENİZE SIFIR KONUMDA

ACEM OTEL
Ayvalık / sarımsaklı
otel dünyaca ünlü sarımsaklı plajlarında bulunmaktadır

ALTAY BUTİK OTEL
Ayvalık / Cunda Adası
sahildeki balık rest hemen arkasında . sahile 60 metre uzaklıkta denize girilebilecek yerler araba mesafesindedir . pansiyonumuza geldığinizde biz sizi hava durumuna göre yönlendiriyoruz ...

ALİ GÜR APART
Ayvalık / sarımsaklı
SARIMSAKLI PLAJINDA, SAHİL YOLUNDA

ARTUR MOTEL
ayvalık / Cunda Adası
Artur motel, Cunda merkezde, denize sıfır konumdadır.

CEM GÜL OTEL
ayvalık / sarımsaklı
denıze sıfır

CUNDA DENİZ OTEL
ayvalık / Cunda Adası
Otelimiz yılboyu yapılan incelemeler sonucunda Mavi Bayrak almaya hak kazanmıştır.Otel Deniz Cunda Adasında Mavi Bayrak almaya hak kazanan tek işletmedir.

CUNDA PANORAMA OTEL
ayvalık / cunda adası
OTELİMİZ DENİZE SIFIR ÖZEL PLAJ VE YÜZME HAVUZUMUZ BULUNMAKTADIR

IŞIK OTEL
Ayvalık / Sarımsaklı
Denize 15 mt yakınlıkta... Sarımsaklı merkezde plajlarda.

SÖZER MOTEL
Ayvalık / Merkez
Ayvalık'ın merkezine 1,5 km uzaklıkta, Sarımsaklı Plajları yolu üzerinde (Sefa Mevkii), arkası çam ormanı, önü deniz (denize sıfır), bütün Ayvalık ve Alibey Adası (Cunda) manzarasına hakim bir konumdadır.


VAROL OTEL
Ayvalık / Sarımsaklı

KOKULU ADA CUNDA

Çağlar boyu farklı adlarla anıldı Cunda Adası.
Nesos antik kentinin burada olması nedeniyle Nesos diye bilinirdi Antik Çağ'da. Aynı çağda, bölgedeki tüm adalara Hekatos Adaları da denirdi. Hekatos, Nesos kentinin baş tanrısı Apollon'un takma adıydı. Kaptan-ı Derya Pîrî Reis'in 1513'te tamamladığı ünlü 'Kitab-ı Bahriye' adlı eserinde 'Yunda' olarak geçer adanın ismi. Bilinenin aksine 1924 yılına kadar ada nüfusunun neredeyse tamamını oluşturan Rumlar adaya Cunda demezlerdi. Onlar için adanın adı 'Kokulu Ada' anlamına gelen 'Moshinos'tu. Sadece Osmanlı kayıtlarında rastlanır Cunda adına. Günümüzdeki adı ise 'Alibey Adası'dır.
Sokaklar eski Rum evleriyle dolu.

Gezinti sonrası Taşkahve'de
Adı ne olursa olsun ne kadar değişirse değişsin Cunda'da değişmeyen şeyler vardır. Taş döşeli dar sokakları ve yüzyıllık neo-klasik stildeki taş evleri değişmeyenlerin başında gelir. Bu evlerin renklerini ve detaylarını izlerken geçmişteki insanların yaşama bakışlarındaki estetiği çok daha iyi anlarsınız. Bu estetiğin günümüzde de sürdüğünü görmek ise insanı keyiflendirir. 1924'teki Mübadele sonucu Yunanistan'a giden Cunda halkının yerine Girit'ten, Midilli'den ve Makedonya'dan gelen Türkler yerleşmiş. Gelenler yabancı olmadıkları ada kültürü nedeniyle bölgeye kolay adapte olmuşlar. 1924'te kesintiye uğrayan günlük yaşamın aynı kalitede devam etmesinin nedeni de olsa olsa budur.Evlerin kapı tokmaklarındaki kadın başlarını, el motiflerini, balkonlarındaki demir işlerini, alınlıklarındaki süslemeleri ve taşıyıcılarındaki kadın figürlerini izleyerek adanın sokaklarını dolaşırken, kapı önlerinde oturan ya da bir pencereden sokağı izleyen adalıların sohbetleri size eşlik eder. Onlardan adanın tarihini ve hikayelerini dinleyebilirsiniz. Sahildeki 'Taşkahve', adanın simge yapısıdır. İhtişamlı mimarisi, ferah iç mekanı ve pencerelerindeki vitraylarıyla insanı yüz yıl öncesine götürür. Sadece 'Taşkahve' bile Cunda Adası'nın zengin geçmişini yansıtmaya yeterlidir. Ada sokaklarındaki gezinti sonrası, sahili gezmeden önce mola vermek ve bir yorgunluk kahvesi içmek için 'Taşkahve' en uygun mekandır.

Âşıkların mekanı
Gül kurusu rengiyle, adadaki hemen hemen bütün evlerin temel yapı malzemesi sarmısak taşıdır. Gün batımlarında rengi iyice ortaya çıkan sarmısak taşının kaynağı ise Ayvalık'ın Sarımsak bölgesidir. Binlerce yıl öncesinin lav akıntılarının oluşturduğu sarmısak taşı bugün Cunda'nın evlerinde şekilleniyor. Cunda'nın evleri ve sokakları dışında gezilip görülecek yerlerinin başında Taksiyarhis Kilisesi gelir. 1873 yılında inşa edilmiş olan kilise büyük ölçüde ayakta kalmayı başarmış. Kilisenin bahçesindeki evlerinde yaşayan aile hem kilisenin bakımıyla ilgileniyor hem de gelen ziyaretçilere yapıyı gezdiriyorlar. Özellikle içerisi oldukça görkemli olan Taksiyarhis Kilisesi'nin duvarlarındaki fresklerin üzerlerini ise âşıkların kalpli, oklu isimleri kaplamış. Oysa, Cunda'da âşıklar için bir mekan var. 'Âşıklar Tepesi' adı verilen nokta ada manzarasının ve denizin en güzel izlenebildiği yer. Bir kilise yıkıntısının bulunduğu 'Âşıklar Tepesi' özellikle dolunaylı gecelerde âşıkların ya da âşık olmak isteyenlerin istediği romantik ortamı fazlasıyla sağlıyor.Bölgenin geçmişte Hıristiyanlar için dinsel bir merkez olduğunu anlamak hiç zor değil. Ayvalık ve Cunda sınırları içinde bulunan elli civarındaki kilise ve manastır kalıntısı bu durumun en önemli göstergesi. Cunda çevresindeki adaların siluetini oluşturan ve uzaktan bakıldığında hemen fark edilen manastırların bugün hepsi terkedilmiş durumda. Cunda Adası'nın arka tarafında bulunan Patriçia köyünün yakınındaki 'Ayios Dimitrios Ta Selina Manastırı' bölgedeki diğer manastırlar arasında en görkemli olanı. 1771 yılında inşa edildiği düşünülen manastırın bir diğer adı da 'Ayışığı Manastırı'. Ancak mutlaka görülmesi gereken manastıra ulaşmak çok kolay değil. Cunda merkezinden Patriçia köyüne sadece özel arabayla ya da taksiyle gidilebiliyor. Köyden de yaklaşık bir saat süren yürüyüşle manastıra ulaşıyorsunuz. Tabii bir saatlik gidişin, bir saatlik dönüşünü de hesaba katmak gerekir. Ne var ki tamamen zeytin ağaçlarıyla kaplı yürüyüş parkurunda vaktin nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz.


Papalina diye bir balık
'Adalar Şehri' olarak anılan Ayvalık'taki 22 adadan sadece Cunda adasında yerleşim var. Diğer adalarda ise tek başına bir manastır kalıntısı veya tek tük balıkçı barınakları dışında yerleşim bulunmaz. Her ne kadar yazının başından beri 'ada' diyorsak da Cunda'ya karayoluyla da ulaşılabiliyor. 1964 yılında yapılan bir köprü adayı anakaraya bağlamış. Ancak bu bağlantı Cunda'nın ada olma özelliklerini kaybettirmemiş. Özellikle yağmurlu günlerde ya da akşam üstlerinde Cunda'nın dar sokaklarında dolaşırken adalara mahsus o hüznü ve terkedilmişlik duygusunu fazlasıyla hissedersiniz. Ancak bu duygular güneşle birlikte yerini neşeye ve çoşkuya bırakır. Cunda'nın geceleri de insana başka duygular yaşatır. Kıyı boyunca sıralanan restoranlarda, tadına doyulmaz zeytinyağlıların ve deniz ürünlerinin süslediği masalarda gece boyunca süren sohbetler adanın bir başka rengidir. Özellikle Girit'ten göçenlerin radika, ısırgan, deniz börülcesi gibi çeşitli otlardan yaptığı mezeler ada sofralarının simgesi gibidir. Ahtapot, kalamar, karides gibi deniz ürünleri de buradaki restoranların kendi yöntemleriyle hazırlanır. Bütün bu yiyeceklerin içinde 'papalina' balığı ise sadece Cunda'da çıkar ve buraya özgüdür.

Gece Hayatı

Ayvalık'ta gece hayatının en yoğun olduğu yer Sarımsaklı... Çok sayıda restoran ve otelin olduğu Sarımsaklı'da , barlarda ve diskolarda gece boyunca sabaha kadar eğlence müzik ve eğlence sürmekte... Babylon Disko, Casa Nostra ,Check Point Disko, CNN Cafe-Bar, Grand Hotel Diskove Sokak Bar en çok rağbet gören mekanlardan bazıları... Cunda Adası da akşamları oldukça hareketli. Burada restoranlarda yemek yiyebilir, müzik programları ile eğlenceli saatler geçirebilirsiniz. Cunda Adası akşam saatlerinde insanla dolup taşar. Siz de akşam saatlerini burada geçirebilir, kafe ya da çay bahçelerinde dinlenebilirsiniz.

Ne Yenir ?

Ayvalık'ta tipik Akdeniz mutfağından örneklerle karşılaşabilirsiniz. Akdeniz mutfağı dışında Balıkesir yöresine has mahalli yemekleri tatma imkanı da bulabilirsiniz. Ayvalık'ın zeytini çok ünlüdür. Ufak imalathanelerde zeytinyağı üretilir. Tadına doyum olmaz bu zeytinyağı ile yapılmış yöresel yemekleri tatmanızı şiddetle tavsiye ederiz. Mahalli yemekler arasında "saçaklı mantı" ve "keşkek"i mutlaka denemelisiniz. Ayvalık ve adalarında bir çok balık restoranı bulunuyor. Burada levrek, çipura, sinarit, ahtapot ve mezgit gibi balıkları deneyebilirsiniz. Özellikle papalina balığını denemelisiniz. Keza papalina bu yörenin özel balığı... Sarımsaklı'da büfeler caddesindeki büfelerde tost, kumpir, midye gibi türlü türlü yiyeceği bulabilirsiniz. Böylece hesaplı bir şekilde karnınızı doyurabilirsiniz.

Nerede Ne Var ?

Ayvalık doğal ve tarihi güzellikleri ile mutlaka görülmesi , ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri... Ayvalık koyunda 22 irili ufaklı ada bulunuyor. Özellikle Şeytan Sofrası'ndan Ayvalık'ı ve adaları izlemek çok keyifli... Şeytan Sofrasında demir bir kafes içinde şeytana ait olduğu söylenen büyük bir ayak izi var. Zaten bu mekan ismini buradan almış. Özellikle gün batımını fotoğrafçıların uğrak yeri olan Şeytan Sofrası'ndan mutlaka izlemelisiniz. Siz de buradan objektifinizle muhteşem görüntüler yakalayabilirsiniz.Sarımsaklı upuzun kumsallarıyla deniz tutkunlarını cezbetmekte...Burada bir çok otel ve restoran bulunuyor. Sarımsaklı'nın uçsuz bucaksız kumsallarında bol bol güneşlenebilir, berrak sularında yüzebilirsiniz. Ayrıca plaj boyunca sıralanmış olan kafelerde hoş vakit geçirebilirsiniz. Bu kafelerde tavla ya da kağıt oyunları oynayabilir, güneşin yakıcı sıcağından uzaklaşabilirsiniz. Adalar Ayvalık'ın eşsiz güzelliğine güzellik katar... Ayvalık koyunda yer alan adaların, Cunda dışında, hiç birinde yerleşim yoktur. Hatta bazı adalar gel-git sırasında su altında kalıyor. Ayvalık'ta özellikle Şeytan Sofrasında adaların seyrine doyum olmaz. Motorlarla adalara düzenlenen turlara mutlaka katılmalısınız. Cunda Adası'nda (Alibey Adası) tarihi yerleri ve müzeleri bulabilirsiniz. Eskiden özellikle Rumların yerleşim yeri olan bu adada birçok kilise ve manastıra rastlamanız mümkün... Akşam saatlerinde insanlar Cunda Adasındaki restoranlara rağbet ederler.Cunda adasında deniz kıyısında yürüyüş ve alışveriş yapan bir çok insana rastlayabilirsiniz. Burada bulunan büfelere ve hediyelik eşya satan dükkanlara rağbet çok fazladır. Bir diğer görmeniz gereken yer de Taksiyarhis Kilisesi...130 yıllık bu kilisede bulunan İsa Peygamber'in hayatını tasvir eden tablolar sizi büyüleyecek... Çamlık, Ayvalık ile Sarımsaklı arasında çam ormanlarıyla kaplı bir alan... Burada restoranlara, kamplara ve çay bahçelerine rastlayabilirsiniz. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında burada piknik yapan insanlara rastlayabilirsiniz. Ayrıca Çamlık kamp yapmak için de uygun... Burada doğayla içiçe olabilir, Ayvalık'ın güzelliklerini seyredebilirsiniz. Tımarhane Adası da temiz denizi ve doğal güzellikleri ile görülmesi gereken adalardan bir diğeri... Bu adada ufak bir manastırı ziyaret edebilir, adanın temiz havasında yürüyüş yapabilirsiniz.

Çamlık

İzmir'den gelirken eğer Sarmısaklı'dan şehre giriş yapacak olursanız sizi Ayvalık yazan tabeladan sonra Çamlık ve girişindeki Camping karşılayacaktır. Ayvalık beldesinin bir parçası olan ve bugün yıllanmış çam ağaçları ve doğal güzelliği dışında hiç bir ayrıcalığı olmayan bu semt geçmişten gelen şirin yapılaşmasını bugün gelişi güzel yapılaşmaya terk etmiştir.


Halen bir çok sit yapısının bulunduğu semtte estetik görünümlü villalar ve sıradan barınma yerleri görebilirsiniz.Bunların dışında Belediye Gazinosundan Tımarhane adasını ve her gün değişik renklere bürünen ufku ve güneşin batışını seyredebilirsiniz.


Bir zamanlar akşam çaylarının yudumlandığı kır kahvesi ekonomik nedenlerle çalıştırılamamakta ve anı olmaktan öteye geçememektedir.


Belirli bir kesimin faydalandığı Tenis Lokali ve kortları da Çamlıkta yer almaktadır. Şehre girerken sizi ilk karşılayan Camping'ten , karavanla gelenler dahil herkes belirli bir ücret karşılığında yararlanabilir.


Çamlık semtinin bulundugu bölgede Tımarhane adasını da içinde bulunduran bir iç deniz vardır.1970 li yıllara kadar burada plaj da var idi. İşleticisinin -ki bu plaj onun adı ile anılır idi"Ali İhsan'ın plajı"- işi bırakması ve vefatından sonra kendi haline bırakılmış zaman içinde de yok olmuştur.


Şimdi yerinde izi bile kalmayan, Rumlar zamanında yapılmış birçok manastır ve kilisenin varlığını eski fotoğraflardan öğrenmekteyiz.

Ayvalık Adalarına dalış

Tabii'ki Ayvalık'da dalış deyince Midilli'ye kadar yaklaşan irili ufaklı adalar topluluğunu düşünmemiz gerekmektedir. Sizlere öncelikle Ayvalık yöresine ulaşımla ilgili bilgileri aktarmak istiyoruz. Biliyorsunuz dalış gezileri genellikle hafta sonları tertiplenmektedir, bunun için en ideal zaman, Cuma akşamları dalış kulüplerinin düzenlediği otobüslü tura katılmak veya münferid olarak kendi aracınızla oraya varmaktır. Ayvalık'da şehir içinde kalabileceğiniz ekonomik otellerin yanı sıra dilerseniz biraz daha lükse kaçıp Cunda adasındaki yalı otelleride tercih edebilirsiniz, orada kalmanızın avantajını geceleri sahil lokantalarında sunulan güzel meze ve balıkları tadarak elde edeceksiniz. Malzemesiz gitti iseniz, her türlü ekipmanı tekneden temin edebilirsiniz, her şekilde dalış tüpü ve ağırlık sizlere tekneden verilecekir, günde 2 dalış sistemine dayalı bir program artı öğlen yemekleride ücreti teknelerden alınabilmektedir.
Ayvalık adalarının çokluğu dalış noktası seçeneklerimizi artırmakla kalmayıp, aynı zamanda rüzgar ne yönden eserse essin mutlaka bir tarafında sakin suları bulup teknemizi bağlama imkanı bulabilmekteyiz.Fakat açık denizde bulunan ve en iyi dalış noktaları olan mercan resiflerine, rüzgarlı ve dalgalı havalarda demirlemek pek kolay olmamaktadır.Adaların etrafında her dereceden bröveli dalgıçların dalabileceği derinlikde yerler mevcut iken açık sulardaki belirli taşlar 30mt'den başladığı için SADECE DENEYıMLı VE ÜST DÜZEY SERTıFıKALI DALICILAR ıÇıN ELVERıŞLıDıR.Şimdiler de Poseidon dalış okulu sahibi Mahmut Dönmez'in düzenlediği Ayvalık dalış gezilerine arkadaşlarla birlikte katılmaktayız ve otelimizin Cunda adasında olması bizlere dalış noktalarına daha erken varmamızı temin etmektedir. Kış aylarında denizsuyu ısısı 12¡-15¡lere düşmesine rağmen yaz ortas 3mm elbise ile dalabileceğiniz 20¡-25¡lere yükselmektedir.Suda görüş mesafeniz, yakın zamanda yağmur yağıp yağmamasına bağlıdır, bir kaç gün evvel yağan yağmur görüş mesafesini asgariye indirmekte'dir, fakat yaz aylarında böyle bir sorun olmamaktadır.
Bütün denizlerimizde yaşanan ortak olumsuzluk buradada oraya çıkmaktadır. Dalıcılaran su altında görmek istedikleri canlı türleri, hatalı ve yoğun avlanma neticesi son derece azalmış olup, her sene bu açık giderek büyümektedir, tek tesellimiz Ayvalık yöresinde bulunan; Deli Memet, Ezherbey taşı ve Kerbela denen derin deniz dibi kayalıkları üzerinde bulunan ve dünyanın hiç bir yerinde rastlanmayan güzellikte Kırmızı Yelpaze Mercanları, az da olsa rastlanan böcek, orfoz ve mürenleri görebilmeniz mümkündür. Zaman içinde, atılan çapaların tahribatından bu bakir kayalarda nasibini alacak ve o güzelim koyu kırmızı mercanlar birer, ikişer yok olup, diğer yitiklerin arasına karışacaklardır.
Bütün dünyadaki dalış noktalarında, tekneler demir atmak yerine, dalınacak yöreye önceden hazırlanmış tonozların üzerindeki şamandıralara bağlanarak dalışlar yapılmaktadır. Böylece yöre korunmuş oluyor, bunun bir dezavantajıda tescillenen bu yerlere bütün dalış tekneleri gelip her tip dalıcıyı ticari maksatlarla aşağı yollayıp palet darbeleri ile tahribata sebebiyet vermektedirler.Eski yıllarda anlatılan Ayvalık sularının balık zenginliklerinden artık eser kalmamıştır. görebildiklerimiz müren, mığrı, ahtapot böcek, karagöz sürüleri, birkaç orfoz, gelincik, lipsos ve gün balıklarından ibarettir. Ayvalığın turuncu sünger mercanlarıda çok popülerdir, yazın bazen mavi deniz analarını görebilirsiniz fakat uzak durmayı tercih edin yoksa çok kaşınırsınız!Yörenin en popüler dalınacak adaları:Meline adası, ıncirli ada , Kız adası, Güneş adası, Kara oda, Batık sığlığı.Şimdiye kadar Ayvalık'da dalmadıysanız, bir hafta sonunuzu ayırıp bahsettiğim taşlara inmenizi öneririm, bazı dış ülkelerle boy ölçüşecek güzelliklerle karşılaşacaksınız! Aynı zamanda yörede güzel birde tatil yapmış olursunuz.

Şeytan sofrası

"Şeytan Sofrası, harikulade bir tepedir.Deniz,koylar,adalar ve çamlıklar ayaklarınızın altında kalır.Oraya çıkıp doğayı,güneşin batışını seyrederken,iki zıt duygunun etkisi altında kalırsınız:Doğaüstü .Cumhuriyet Alanı'ndan kalkan dolmuşlarla gidebilirsiniz,kendi otomobiniz yoksa tabi... Varsa, Çamlık'tan sonra Sarımsaklı yönünde yola devam ediniz, sağ tarafta bir kilometre sonra karşınıza çıkacak bir levha yol gösterecektir size.Çam ormanı içinden geçen dar ama asfalt bir yol, tepeye kadar çıkarır.Şeytan sofrası,yuvarlak bir sofra gibidir. Çepeçevre sarp kayalıkların üstündedir. Oradaki gazinoyu,doğayı seyretmekte olan insanları bir an için unutun, görmezlikten gelin... Şeytanların bu sofra etrafında gerçekten oturmuş,toplantı yaptıklarıı sanacaksınız.... Tımarhane Adası'nı da buradan bir güzel seyredebilirsiniz.Tımarhane Adası'nı seyrederken altta,sol altta bir koy göreceksiniz...Bu koya dikkatle baktığınızda dalgacıkların üstünden aşıp geçtikleri bir göçük,bir kayalık dikkatinizi çekecektir... Bu,70-80 yıl öncesine kadar üzerinde çok küçük bir kilise bulunan, bir adacıktı. Bazı balıkçıların aileleriyle birlikte yazı geçirdikleri bir küçük ada... Yunan fanatik şairi ve kilise ressamı Fonti Kondoğlu'nun da eskiden yazları uğrak yaptığı adacık... Yüzyılımızda fanatizm göçüyor, bir fanatiğin hayranı olduğu adacık göçüyor... garip bir raslantı

Şeytan sofrası

"Şeytan Sofrası, harikulade bir tepedir.Deniz,koylar,adalar ve çamlıklar ayaklarınızın altında kalır.Oraya çıkıp doğayı,güneşin batışını seyrederken,iki zıt duygunun etkisi altında kalırsınız:Doğaüstü .Cumhuriyet Alanı'ndan kalkan dolmuşlarla gidebilirsiniz,kendi otomobiniz yoksa tabi... Varsa, Çamlık'tan sonra Sarımsaklı yönünde yola devam ediniz, sağ tarafta bir kilometre sonra karşınıza çıkacak bir levha yol gösterecektir size.Çam ormanı içinden geçen dar ama asfalt bir yol, tepeye kadar çıkarır.Şeytan sofrası,yuvarlak bir sofra gibidir. Çepeçevre sarp kayalıkların üstündedir. Oradaki gazinoyu,doğayı seyretmekte olan insanları bir an için unutun, görmezlikten gelin... Şeytanların bu sofra etrafında gerçekten oturmuş,toplantı yaptıklarıı sanacaksınız.... Tımarhane Adası'nı da buradan bir güzel seyredebilirsiniz.Tımarhane Adası'nı seyrederken altta,sol altta bir koy göreceksiniz...Bu koya dikkatle baktığınızda dalgacıkların üstünden aşıp geçtikleri bir göçük,bir kayalık dikkatinizi çekecektir... Bu,70-80 yıl öncesine kadar üzerinde çok küçük bir kilise bulunan, bir adacıktı. Bazı balıkçıların aileleriyle birlikte yazı geçirdikleri bir küçük ada... Yunan fanatik şairi ve kilise ressamı Fonti Kondoğlu'nun da eskiden yazları uğrak yaptığı adacık... Yüzyılımızda fanatizm göçüyor, bir fanatiğin hayranı olduğu adacık göçüyor... garip bir raslantı

Cunda Adası

Cunda hakkında

Ayvalık’ın karşı tarafındaki adaya Cumhuriyet öncesinde Rumlar "Kokuluada" anlamında Moshinos, Türkler Cunda diyorlardı. Adaya sonradan işgalcilere direnen Ali Bey’in adı verildi. Ada 1964 yılında bir köprü ile Ayvalık’a bağlandı. (Belediye otobüsü ve dolmuşlar da çalışıyor ama yazın dolmuş motorları ile gitmek daha güzel.) Bizce Cunda’ya akşama doğru gidilmeli ki akşam yemeği de orada yenmeli. Ada eskiden deniz ürünleri ve şarap üretilen yerdi. Otomobille gidenler girişte park etmeliler. Zaten bir avuç yer ve daracık sokaklarda yürümek çok keyifli. Sahildeki yüksek tavanlı Taş Kahve’ye girmeyi unutmayın. Adanın etrafı çam ve zeytin ağaçları ile donanmış. Yollardaki arı kovanları kimseyi ürkütmesin, hiç bir zarar vermezler insana. Adanın etrafında otomobille dolaşılabilir ama akşam serinliğinde yaya dolaşmanın tadını vermez. Küçük tepelere çıkıp güneşin son ışıklarının vurduğu adaları, koyları seyretmekten de mahrum kalırsınız. Adada sekiz manastır bulunduğu biliniyor. "Ayışığı" anlamına gelen Ayios Dimitrios Ta Selina adanın kuzey yönünde, kara uzantısında özgün yapısı ile dikkati çekiyor. Günün son ışıkları denize düşerken adanın balıkçı lokantalarından birini beğenin. İsterseniz oturmadan önce "Papalina var mı?" diye sorun. Papalina adanın özel balığıdır ve eski meyhanelerin vazgeçilmez rakı mezesidir. Şimdilerde fiyatı düşük diye kimi meyhaneler de bulundurmuyor, kimileri de "yok", diyor. (Meyhaneye Ayvalık’ın içinde gidecekseniz Tenekeciler Sokağı’nı bulacaksınız.) Balık her yerde olduğu gibi burada da azaldı. Yazın kalabalığı da bindirince fiyatlar iyice yükseliyor. Bütün Ege’de olduğu gibi burada da balıkları görerek seçin ve önceden fiyatlarını sorun. Müşteri çokluğuna göre biraz pazarlık etmeniz de mümkün. Çipuranın çiftlikte yetiştirilenini istemezseniz denizden tutulanı pek kalmadı, sinarit de kalmadı. Levrek arasıra çıkıyor ve çok pahalı... Levrek için piyangoculardan şansınızı deneyebilirsiniz. Bir numara seçip tombalada size çıkarsa lokantaya verip pişirtirsiniz ve şansınızın armağanı ile mükkellef bir ziyafet çekersiniz. Mezgit’in bir türü olan ve Ayvalıklıların bakalaros dedikleri balıktan güzel bir buğulama deneyebilirsiniz. Ahtapot her zaman bulunabilir. Aslında bir çorba balığı olan ıskorpitin buğulaması da bulunabiliyor. Sofranızda Ege’nin ot mezelerini unutmayın. Değişik ekşi tadıyla radika her zaman bulunur ama diğerleri bir görünüp bir kaybolur. Hindiba, turp otu, arapsaçı, istifno gibi Ege otlarından yapılan yemek ve mezeleri sorun ve bulursanız istemeyi unutmayın. ( Adlarından anlaşılacağı gibi bir kısım otlar, balıklar ve mezeler Rumca adları ile bilinmeyi sürdürüyor. ) Bakladan yapılan fava da dereotuyla ve halis zeytinyağıyla süslenip gelmeli sofranızda. Fiyatına aldırmazsanız ıstakoz dahil "lüks" deniz ürünlerini bulabilirsiniz. Cunda Eski adı gibi mis kokulu bir ada Dünyadaki en büyük keyiflerden biri de kuşku yok ki, Cunda Adası'ndaki Taşkahve'de akşam günbatımına yakın bir zamanda denize bakarak içilen bir çaydır... İstenirse sahil boyunca yürünerek küçük tavernalardan birinin masasına Akdeniz mutfağının zarif ve sağlıklı ürünlerini bir kadeh rakı eşliğinde tadabilir, birbirinden lezzetli balıklardan yiyebilirsiniz. Mevsim uygunsa, av yasağı yoksa 'Papalina' yenmeden dönülmemelidir Cunda'dan.
Hayatı avluda yaşayan Türk evleri, gözü dışarıda Rum evleri, Kozak yaylasından getirilmiş granit taşlarla, bir zamanlar sadece Arnavut ustaların mahareti ile döşenebilen kaldırımları nedeniyle bu adı alan 'Arnavut' kaldırımları ile sel baskınına, yağmura hazırlıklı sokakları ve yıkıldı yıkılacak durumdaki kiliseleri ile geçmişten günümüze bir miras Cunda Adası.

Cunda'ya kulak ver...
Dar sokaklarında gezerken, yüzyıllara depremlere direnebilmiş cumbalı evlerinden birbirine karışarak yükselen yarısı Rumca ve yarısı Türkçe, çokça da 'Giritçe', 'Midillice' sohbetler, bu mirası günümüzde yaşatıyor. Ayvalık'ın bu şirin adasının sokaklarında hala yakınan Rumca'nın kökenini araştırdığımızda, karşımıza nüfusun yarısından çoğunu oluşturan Girit'ten gelen Türkler yerleştirilmiş olması çıkıyor. Bir de 'Adalılar' yani Midillililer... Bir de Macaron'lar yani 'Muhacirler'. Onları en güzel anlatan da Ahmet Yorulmaz elbette. Ege Denizi'nin ortak kültürü yıllar geçse de Cunda'da izlerini sürdürüyor.
Antik çağlarda '100 adalar anlamında ' 'Hekatenessos' demişler. Bunlar içinde Nessos adı kalmış Cunda'ya yani kısaca 'Ada' Cumhuriyet ile birlikte kurtuluşun unutulmaz kumandanı Ali Çetinkaya'ya saygı gereği Alibey adı verilmiş. Ayvalık merkezinden Alibey adası tabelalarını izleyerek ulaşılan Cunda, Ayvalık'a 'Gönül yolu' isimli bir cadde ile hem 'gönül'den hem de 'Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü'ile bağlı.
Görülmeye değer yerlerinin başında, tarihi kiliseler geliyor. Adada gezilebilecek durumda üç kilise mevcut. Ancak tarih boyunca geçirdikleri depremler ve bakımsızlıktan dolayı sadece bir tanesi, Taksiyarhis Kilisesi, çatısı ve duvarlarını korumayı başarabilmiş. Cunda adası içinde mutlaka ziyaret etmelisiniz.. Bu günlerde restorasyonu gündemde.. inşallah restore edilerek turizm kazandırılır.

CUNDA'NIN MUTFAĞI
Cunda'ya gidip de Aşıklar Tepesi'nde rüzgarı dinlememek, en az yöreye özgü Papalina balığının tadına bakmamak kadar önemli bir kayıp olur. Cunda'nın sembollerinden biri olan 'Taş Kahve' dimdik ayakta ve yetmiş yıldır kahvehane olarak hemşerilerini de turistlerini ağırlıyor. Ayrıca kediler de Cunda'nın kayda değer sakinlerinden. Hemen her sokakta, her aralıkta bir kaç kedi görmeniz mümkün.
Komple bir akşam yemeği yemek isterseniz Cunda'da (ve tabii ki Ayvalık'ta) birbirinden lezzetli öyle çok seçenek var ki... Nohutlu mezgit, kuzu etli arapsaçı, sarmaşık ve kuşkonmaz, balıklı bamya, turp haşlaması, kabak çiçeği dolması, peynirli kabak, midye vb. harika yemekler sizleri bekliyor. Türkiye'nin en ünlü restoranları arasına giren Nessos'un sahipleri Ahmet ve Murat'a soracak olursanız, 'Ayvalık'ta, Cunda'da kötü yemek pişirmek mümkün değildir.'

NASIL GİDİLİR
İstanbul'dan Cunda'ya gitmenin en kısa yolu İDO'nun Bandırma'ya giden feribotlarını kullanmak. Feribottan indikten sonra Susurluk-Balıkesir-Havran üzerinden Cunda'ya 2 saatte ulaşmak mümkün.

AYIŞIĞI MANASTIRI AGİOS DİMİTRİAS, SELİNA
1922'de Rumlar Ayvalık'ı terk ettiklerinde Cunda'da sekiz manastır vardı. Bunların kuşku yok ki en güzeli Ayışığı Manastırı'dır. Bu güzel adı Ahmet Yorulmaz koymuştur. Ayışığı Manastırı adanın Pateriça denilen bölümünde bulunmaktadır. Pateriçanın anlamı 'Koltuk Değneği'dir. Manastırın bir kapısında 1771 diğer kapısında ise 1795 tarihi yazılıdır.

Ayvalık Tarihi

AYVALIK İlkçağda Misya, Hitit, Frig, Lidya, Ortaçağda Roma ve Yunan, 15. yüzyıldan itibaren de Türk egemenliğine girmiştir.Antik çağda bir tür yabani ayva anlamına gelen kentin "KİDONİA" olan adı bugünkü "AYVALIK" adıyla eşanlamlıdır. Osmanlı kaynaklarında Ayvalık adına ilk kez 1772 tarihinde bir fermanda değinilmektedir. Osmanlı yönetiminin Anadolu'da incelemeler yapmak üzere görevlendirildiği Vital GUİNET tarafından yayınlanan 1891 tarihli istatistiğe göre; "21.666 olan kent nüfusunun 21.486'sı Rum, 180'i Türk'tür. Bir iki aile dışında Türk nüfusun çoğunluğunu zamanın yöneticileri ve güvenlik görevlileri oluşturmaktadır." 1900-1914 tarihli bir Fransız yıllığında Ayvalık'ın o zamanki sosyo-ekonomik yapısı hakkında şu bilgiler verilmektedir. "30.000 nüfusludur. Postasını Avusturya işletmektedir. Zeytinyağı, balmumu, yerli ipek, şarap, sabun dışsatımı yapılır ve şeker, kahve, yün, pamuklu kumaş, ham deri ithal eder. Fransa, İngiltere, Avusturya, Macaristan, İtalyan konsoloslukları vardır. Bankalar; Osmanlı Bankası, Atina Bankası, Viyana Kredi Bankası'dır. Aynı zamanda bir akademi, iki oteli bulunan ilçede içinde eczanesi de olan bir genel hastane ve cüzzam hastanesi faaliyet göstermektedir."Kentte yaşayan Rum ahalinin 1821 Yunan Ayaklanmasına katılması neticesi ilçenin büyük bir kısmı boşaltılmış, daha sonra dönmelerine izin verilmekle beraber kentin eski canlılığına kavuşması mümkün olmamıştır.29 Mayıs 1919'da yunan kuvvetleri tarafından İngilizlerin desteğiyle işgal edilen Ayvalık'ta Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın Ayvalık Cephesini kuran 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey (Çetinkaya) düşmana ilk kurşunu sıkmıştır.Kurtuluş savaşını müteakip imzalanan Lozan Antlaşması uyarınca kentte yaşayan Rumlar Yunanistan'a göç etmiş, yerlerine Midilli, Girit, Makedonya'dan gelen Türkler yerleştirilmiştir. Ayvalık'ta İzmir-Bergama üzerinden gelip Truva, Çanakkale, Edirne ve İstanbul'a uzanan E-24 karayolu üzerinde, Ege'nin Akdeniz sahil şeridinin başladığı yerde kurulu MÖ.330'dan beri varolan, iki kuzey nokta Patricia ve Mitralyöz Burnu, iki güney nokta Eğribucak Burnu ve Altınova dikdörtgeni içinde 100km'den fazla sahile sahip bir ilçedir. Yüzölçümü 285km2, rakım 1 metredir. 29 Mayıs 1919'da yunan kuvvetleri tarafından İngilizlerin desteğiyle işgal edilen Ayvalık'ta Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın Ayvalık Cephesini kuran 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey (Çetinkaya) düşmana ilk kurşunu sıkmıştır. Kurtuluş savaşını müteakip imzalanan Lozan Antlaşması uyarınca kentte yaşayan Rumlar Yunanistan'a göç etmiş, yerlerine Midilli, Girit, Makedonya'dan gelen Türkler yerleştirilmiştir.

Ayvalık

19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın başlarında en parlak dönemini yaşamıştır. O günlerden zamanımıza neoklasik mimarinin ender örneklerinden kentsel bir doku oluşmuştur. Bu doku içinde yükselen kiliseler günümüzde camiye dönüştürülmüştür. Kentin yerleşim düzeni anfiteatr şeklinde olup, dar cadde ve sokaklar, bitişik nizamda küçük yapılar dikkat çekicidir.Bugün yoğun nüfus artışı ve turizm hareketleri ile birlikte ilçe merkezi çevreye taşmış, 30 kilometrelik sahil boyunca süren yapılaşma sonucu ilçe merkezi, Küçükköy ve Altınova kasabaları hemen hemen birleşmiştir.Alibey Adasında (NASOS-CUNDA) yaklaşık 2500-3000 nüfus yaşamaktadır. Neoklasik tarzdaki yapılar adaya ayrı bir özellik verir. Altınova ve Küçükköy kasabaları eski yerleşimleri itibariyle toplu düzende yerleşik köy görünümü sergilemekle beraber turizm hareketlerine bağlı olarak Altınova'da İskele, Tatlısu; Küçükköy'de Sarımsak; Badavut tuzla, gibi yeni semtler oluşmuştur. Folklorik açıdan, özellikle Girit ve Midilli adalarından gelen vatandaşlar gelenek ve göreneklerini sürdürmeye çalışmaktadır. Ayvalık'ta kendine özgü çeşitli otlardan yapılan salata ve yemekleri yerli ve yabancı turistlerce ilgiyle karşılanmaktadır. İlçe ekonomisi tarım ve zeytinciliğe dayanır. Zeytinciliğe bağlı olarak gelişen yağ ve sabun sanayii ilçenin ticari hayatında önemli yer tutar. Son yıllarda tütün, pamuk, patates üretiminde de önemli artışlar gözlenmekte ve gelişen turizm sektörü dikkat çekmektedir

Ulaşım

Bu güzel ilçemiz Ege Bölgesinde İzmir'e 2, Bursaya 4-5, Çanakkale'ye 3 saat gibi kısa sürede varılabilecek belli başlı merkezlerin ortasındadır. Ayvalık - Ankara 657 km İzmir 155 km İstanbul (Çanakkale'den) 489 km İstanbul (Bursa'dan) 520 km Çanakkale 167 km Bursa 277 km Bergama 45 km Truva 154 km Behramkale 115 km Efes 239 km Alibey Adası (Cunda) 8 km Midilli Adası feribot ile 1.45-2 saat, Alibey Adası 20 dakikadır.

Ayvalık Adı Nereden Geliyor..?

1972 yılında yayımlanan 'Eolya'nın Başkenti Ayvalık' olarak türkçeleştirdiğimiz Yunanca kitaptan yararlanıldığında Ayvalık adının;
- Ayva'dan ,yabani ayva'dan
- Midye türü olan ve bu kesimde bulunan ayvada'dan
- İlk yerleşenlerinin Midilli'nin Kydona köyünden olabileceklerinden ya da Girit'in 'Kydonies' bölgesinden gelmiş olabileceklerinden dolayı geldiği söylenebilir. Filozofların bu yerin adı konusundaki görüşlerini de vermek gerekir:Aioliki 'nin (Eolya'nın)bozulmuş şeklidir.Aiolik kelimesinden türetilmiştir Ayvalık1. Ayvalık anlamına gelen Kydonie ismi ,İÖ 330 'dan beri süregelmektedir.Yalnız ismin nereden kaynaklandığına dair ,kesin bir yanıt bulamıyoruz.Antikçağ'da gerçekten Ayvalık'tı da oradan mı aldı?Bilinmiyor... 1. 'Eolya' mitolojiye göre Edremit Körfezinden İzmir'e kadar uzanan ve Midilli'yi de içine alan kıyı şeridine yerleşmiş bir soyun ülkesidir.Bu soydan olanlara Eoller ya da Eolyalılar denirdi.

Coğrafyası ve İklimi

Ayvalık, Ege Bölgesinin bir ilçesidir. Batısı deniz, kuzeyi Burhaniye, doğusu Bergama, güneyi Dikili'yle çevrilidir. Doğal sınırlarını şöyle sıralayabiliriz: Kuzeyde Bezirgân Deresi, Gömeç (Armutova) ve Gümüşlü yolu, doğuda Sazanlık Deresi, Hisar, Demirhan Boğazları, güneyde Altınova, güneybatıda Kaplan Dağları'nın oluşturduğu Sarımsak Yarımadası ile bir yığın koy ve deniz...

Belediye sınırları içindeki yüzölçümü 420, ilçenin tüm yüzölçümü ise 23.300 hektardır. Çamlık yolu üzerindeki Belediye Parkının yüzölçümü 1,5 hektardır. İlçe arazisinin %60'ı ekime uygundur. Kalan kısım, kısmen bataklık, fundalık ve dağlıktır. İlçeyi saran tepeler ve sayfiye kesimleri çamlarla kaplıdır; gerisi de göz alabildiğine, ayak yürüyebildiğine zeytin ağaçlarıyla doludur. İlçe arazisinin %70 zeytinliktir.

Ege Bölgesinde yer alması nedeniyle kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kuraktır. Devamlı hafif rüzgarlı günler mevcuttur. Yaz sıcaklığı ortalama 24-34 C'dir. Kışın ise fazla soğuk değildir. Özellikle Yazları tüm çevre kavurucu sıcaklıkta yanarken Ayvalık'lılar batıdan esen ve genellikle öğleleri bir sularında başlayan imbatla, bol iyotlu serin havayı ciğerlerine doldurarak serinler. Bazı yazlar da "meltem" rüzgarları tatlı bir esinti ile baş döndürür.Kazdağı yönünden gelen esinti haftalarca sürdüğü de olur.Durgun, boğucu yaz sıcağı içerisinde nefes almanızı sağlar bu esinti. Ayvalık'ın iklimi, Ege'nin kendine özgü, kıyı iklimidir. Yazın kavuruculuğunu, kışın donduruculuğunu anlamazsınız. Meteoroloji verilerine göre 1.Mayıs- 30.Ekim tarihleri arasındaki zaman dinlenmek,gezmek,denize girmek için en uygun zamandır.

plajları

* Sarımsaklı Plajları :
İlçe merkezine 8 km uzaklıktadır. 7 km uzunluğunda 100 m. eninde bir kumsala sahip plaj; birçok konaklama tesisine, kafeteryaya özellikle deniz mahsulleri satan restoranlara ve gazinolara sahiptir.Yurtdışındaki plajlardan bir farkı olmamasına rağmen bakımsızlık hakettiği ilgiyi görmemesine neden olmaktadır.Devamındaki Şahinkaya (Badavut) plajı ince ve temiz kuma sahiptir.

* Altınova :
Ayvalık ilçesinin şirin bir bucağı olan Altınova, temiz sahillere sahiptir. İlçe merkezine 13 km. olan belde, piknik ve gezi yerleri ile orman içinde dinlenmeye olanak sağlamaktadır.

* Ali Çetinkaya (Armutçuk):
İlçenin kuzey kıyısında temiz,ince kumu ile halka açık bir plajdır.

* Duba Mevkii:
Belediye Plajı, Alibey Adası yolu üzerindedir.

* Alibey Adası (Cunda):
İlçe merkezine karayolu ile 8 km. uzaklıktadır. Adanın çevresi doğal plajdır. Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü burada, Alibey Adası ile Ayvalık arasında inşaa edilmiştir.

Gezilecek Yerler

Alibey Adası ya da Cunda:
Ayvalık’ı açık denize karşı kapayan bu adaya bir köprü ile karayolundan geçmek mümkündür. Yazları Ayvalık’tan Alibey Adası’na her saat motor seferleri de yapılmaktadır. Adada çok sayıda kilise ve manastır vardır. Kiliselerin en büyüğü Taksiyarhis Kilisesi'dir. Kilisenin büyük çanı Bergama Müzesindedir. Adanın yüksek kesimlerinden boğazların, adaların, içiçe girmiş koyların güzellikleri seyre değer. Ada merkezinde sıralanmış balıkçı lokantalarında, meşhur Papalina, deniz mahsulleri , mezeleri ve zeytinyağlı ot yemekleri ile akşam yemeklerinin zevki doyumsuzdur. Sol tarafta Tımarhane adası görünüyor.

Şeytan Sofrası:
Çamlık Orman Kampının yukarısındadır. Eski bir lav birikintisi olan tepe yuvarlak bir sofraya benzer. Demir kafes içinde şeytana ait olduğu söylenen kocaman bir ayak izi vardır. Çam ormanlarla kaplı Ayvalık adalarına hakim yüksek bir tepe olan Şeytan Sofrasından özellikle güneşin batışı izlenmeye değerdir. Bir lokantası bulunmaktadır.

Eski Ayvalık Evleri:
Kapıları, alınlıkları, kapı tokmakları, pencereleri, tahta ve taş işçiliği ile görülmeye değer Ayvalık evleri görenleri geçmişe yolculuğa götürür.

Çınarlı Cami : Tavan işlemeleri ve kabartma sanatı örnekleriyle görülmeye değer ...

Ayazma Kilisesi : İçindeki su kutsal kabul edilir ...

Ayışığı Manastırı Alibey Adasının (Cunda) Pateriça denilen bölümünde yer almaktadır.

Kışın sıcağı,yazınsa soğuğu muhafaza etmesinin yanı sıra depreme dayanıklılığıyla da ünlüdür taş binalar...

Geçmişin izlerini taşıyan tarihi taş evleri ,birbirinden güzel oymalarla süslenmiş balkon ayakları ve üzerindeki motifleri her sokakta görebilirsiniz.

Ayvalık Adaları

Adalar Hakkında
Ayvalık koyu 22 küçük adayı barındırır. Cunda dışında hiçbirinde yerleşim yoktur. Ara sıra balıkçılar mola verirler. Motorlarla bu adalara geziler düzenlenir. İnce kumlu, uzun plajı ile Altınova Ayvalık-Ören arasındadır. Yazlık tatil sitelerinin yoğunluğu hemen göze çarpar. Ayvalık zeytin kokuyor, İmbatla gelen deniz kokuyor, bir de yosun kokuyor. Sokakları, evleri, ibadethaneleri ile de tarih ve kültür kokuyor.>BR> Ayvalık’tan göçenlerin burayı hiç unutamamaları boşuna değil. Görünce anlıyorsunuz. Önde bir güzel yapı, arkasında bir çan kulesi ve yanında yükselen minare. Hepsi bir fotoğraf karesinin içine sığıvermiş. Böyle ne çok fotoğraf çekilebiliyor Ayvalık’ta. Çok aramaya gerek yok, sağınıza solunuza bakmanız, biraz da ayrıntılar ile ilgilenmeniz yeterli.

Cunda
Ayvalık’ın karşı tarafındaki adaya Cumhuriyet öncesinde Rumlar "Kokuluada" anlamında Moshinos, Türkler Cunda diyorlardı. Adaya sonradan işgalcilere direnen Ali Bey’in adı verildi. Ada 1964 yılında bir köprü ile Ayvalık’a bağlandı. (Belediye otobüsü ve dolmuşlar da çalışıyor ama yazın dolmuş motorları ile gitmek daha güzel.) Bizce Cunda’ya akşama doğru gidilmeli ki akşam yemeği de orada yenmeli. Ada eskiden deniz ürünleri ve şarap üretilen yerdi. Otomobille gidenler girişte park etmeliler. Zaten bir avuç yer ve daracık sokaklarda yürümek çok keyifli. Sahildeki yüksek tavanlı Taş Kahve’ye girmeyi unutmayın. Adanın etrafı çam ve zeytin ağaçları ile donanmış. Yollardaki arı kovanları kimseyi ürkütmesin, hiç bir zarar vermezler insana. Adanın etrafında otomobille dolaşılabilir ama akşam serinliğinde yaya dolaşmanın tadını vermez. Küçük tepelere çıkıp güneşin son ışıklarının vurduğu adaları, koyları seyretmekten de mahrum kalırsınız. Adada sekiz manastır bulunduğu biliniyor. "Ayışığı" anlamına gelen Ayios Dimitrios Ta Selina adanın kuzey yönünde, kara uzantısında özgün yapısı ile dikkati çekiyor. Günün son ışıkları denize düşerken adanın balıkçı lokantalarından birini beğenin. İsterseniz oturmadan önce "Papalina var mı?" diye sorun. Papalina adanın özel balığıdır ve eski meyhanelerin vazgeçilmez rakı mezesidir. Şimdilerde fiyatı düşük diye kimi meyhaneler de bulundurmuyor, kimileri de "yok", diyor. (Meyhaneye Ayvalık’ın içinde gidecekseniz Tenekeciler Sokağı’nı bulacaksınız.) Balık her yerde olduğu gibi burada da azaldı. Yazın kalabalığı da bindirince fiyatlar iyice yükseliyor. Bütün Ege’de olduğu gibi burada da balıkları görerek seçin ve önceden fiyatlarını sorun. Müşteri çokluğuna göre biraz pazarlık etmeniz de mümkün. Çipuranın çiftlikte yetiştirilenini istemezseniz denizden tutulanı pek kalmadı, sinarit de kalmadı. Levrek arasıra çıkıyor ve çok pahalı... Levrek için piyangoculardan şansınızı deneyebilirsiniz. Bir numara seçip tombalada size çıkarsa lokantaya verip pişirtirsiniz ve şansınızın armağanı ile mükkellef bir ziyafet çekersiniz. Mezgit’in bir türü olan ve Ayvalıklıların bakalaros dedikleri balıktan güzel bir buğulama deneyebilirsiniz. Ahtapot her zaman bulunabilir. Aslında bir çorba balığı olan ıskorpitin buğulaması da bulunabiliyor. Sofranızda Ege’nin ot mezelerini unutmayın. Değişik ekşi tadıyla radika her zaman bulunur ama diğerleri bir görünüp bir kaybolur. Hindiba, turp otu, arapsaçı, istifno gibi Ege otlarından yapılan yemek ve mezeleri sorun ve bulursanız istemeyi unutmayın. ( Adlarından anlaşılacağı gibi bir kısım otlar, balıklar ve mezeler Rumca adları ile bilinmeyi sürdürüyor. ) Bakladan yapılan fava da dereotuyla ve halis zeytinyağıyla süslenip gelmeli sofranızda. Fiyatına aldırmazsanız ıstakoz dahil "lüks" deniz ürünlerini bulabilirsiniz. Ayvalık bir zeytin ve zeytinyağı memleketi olsa da siz tavada kızaracak balık istemişseniz, zeytinyağında istediğinizi özellikle belirtin. Tuhaf ama en güzel zeytinyağının üretildiği yörelerde lokantalar çoğu zaman çiçek yağı kullanıyorlar. Sorarsanız "hafif oluyor," diyorlar ama işin aslı öyle değil, çiçek yağı daha ucuz da ondan.

Tımarhane Adası
Rumların yaşadığı zamanlarda meyhanesi bol bir köymüş Ayvalık. Halkın yüzde 90’ı içki içen, delisi de bol bir köy. İşte bu yıllarda içkinin dozunu fazla kaçıranları, adanın yakınlarındaki Tımarhane adasına götürüp bırakırlarmış. Sürekli ve sert esen rüzgarda akılları başlarına gelenler, tekrar halkın arasına karışırlar; gelmeyenler de rüzgarın çıkardığı seslerle biraz daha oyalanırlarmış.Ayvalık’ta rüzgar ve meyhaneler şimdi de bol. Ama yüzyıllar öncesinin psikoterapi merkezi Tımarhane adası günümüzde delilere değil, yeşil doğası ve tertemiz sahili ile turistlere ev sahipliği yapıyor.Çamlık koyunun sonunda, Şeytan Sofrası’nın eteklerinde ve yarımadanın ucunda yer alan Tımarhane adası yalnızca adıyla değil, tepede bulunan ilginç yapılı kayalarıyla da dikkati çekiyor. Girintili, çıkıntılı ve hemen dibindeki manastırı bir ahtapot gibi sarmış kayalar, rüzgarda garip uğultular ve sesler çıkarıyor, adeta ıslık çalıyor.Adada görülen tek yapı küçük taş manastır. Birkaç kemerli pencere yuvası ve arkasında bir koridoru bulunan bu bakımsız manastır, günümüzde ağıl olarak kullanılıyor. Bölgeye hakim olan taş manastırdan Ayvalık Alibey Adası, Tavuk Adası ve Çamlık koyunun manzarasını seyretmek oldukça dinlendirici. Özellikle Ege’den esen rüzgar, yürüyüşe ve tırmanmaya meraklı doğaseverlere uygun bir ortam oluşturuyor. Rumların "Agia Paraskevi" dedikleri Çamlık koyundaki Sarımsak yarımadasının devamı olan Tımarhane adasına, Türkler "Taşlı Manastır" da derlermiş. 70 yıl öncesine kadar psikoterapi merkezi ve çiftlik binalarının da bulunduğu Tımarhane adası, Cunda adasına giden turistlerin mutlaka uğramaları gereken bir doğa harikası. Yöredeki bir diğer ilginç doğal güzellik ise Dalyan boğazı mevkiinin bir başka kıyısında yer alan "Deliklitaş". Ortasındaki delik nedeniyle bu adı alan katran rengindeki Deliklitaş, Çamlık koyunun sığ bölümünde, kumdan oluşan bir dilin ucunda bulunuyor. Tekneyle giderseniz karaya oturmamaya dikkat etmelisiniz. Koyun içinde bir de balık üretme çiftliği yer alıyor.

Ayvalık Kiliseler

Agios Nikolas Kilisesi
Hristiyan mezarlığının karşısındadır. 1817 sayımlarına göre ada üzerinde yedi manastır vardı sonradan inşa edilen, adanın kuzey doğusuna uzanan,Ayvalık yönünde Ucun tepesindeki "Evangelistriya" Rahibeler manastırıyla sayıları sekize ulaşmıştı. Bu manastır sarmısak taşıyla çok sağlam bir biçimde yapılmıştır. Sahipleri tarafından yakın zamanda yerle bir edilmiştir.

Agios Yannis Kilisesi
Adaya girişteki sol tepenin üzerinde dört duvarıyla durmaktadır. İçinde bir şey kalmamıştır. Üç denizide gören bir konumdadır. Buraya Aşıklar Tepesi denilmektedir

Panaya Kilisesi
Bakkal sokağının başında, iki buçuk duvarı kalmış olan kilisedir. 1850'de ikinci kere inşa edilmiştir.

Taksiyarhis Kilisesi
1873'te inşa edilen Kilise Adanın merkez kilisesi olarak kullanılmaktaydı. İşlemeli sarımsak taşlarıyla dikkati çekmektedir. Rivayete göre dünyada ki Ortodoks kiliselerinin zeytin, zeytinyağı ve sabun ihtiyacını karşılamaktaydı. Taksiyakis kilisesinin Çanı II.Dünya savaşı yaklaşırken 1836'da yerinden çıkarılarak, savaş halinde halka haber verilmesi için Ayvalık ilk Kurşun tepesine getirilmiştir. Almanya'da yaptırılmış olan çanın üzerinde yapımcı fabrikanın adı ve adresi ile birlikte Yunanca olarak "Ali.Ağa E.A. Baltazi 1863" kaydı vardır. Bu çanın Almanya nın Köln kentinde ki dünyanın en büyük çanı olduğu ileri sürülen çandan daha büyük ve daha ağır oldu saptanmıştır. Çan 1980'li yıllarda Ayvalık'ta müze olmadığından, sergilenmek için Bergama müzesine götürülmüştür.

Bu kilise Hiristiyan cemaati ve bir çok kişi tarfından restore edilip tekrar kullanılabilir hale getirmek için girişimde bulunulmuş fakat hepsi ilgili kurumlar tarafından sonuçsuz bırakılmıştır.

Bulunduğu yer, Hiristiyanlar ile Müslümanların birlikte yaşadığı kentin ilk mahallesidir. Çevresinde ki sokak neoklasik özellik taşıyan sivil mimari dokusu tipik evleri ile bütünlük içindedir. Kilise mimari özellikleri, içteki mermer işçiliği dini konuları içeren tavan süslemelri, İsa'nın doğumundan ölümüne kadar anlatan resimleri, balık derisi üzerine yapılmış azize portreleri ile bozulmamış en dikkate değer eserdir

Zeytin ve Zeytinyağı

Beyaz güvercinin ağzında ki barışın simgesi Zeytin dalı. Her derde deva, sağlık mucizesi Zeytinyağı... İnsanlığın vazgeçilmez dostu, Zeytin ağacıyla tanışıklığı tam 8000 yıl öncesine dayanmaktadır.

Rivayete göre tufana yakalanan Nuh Peygamber’in gemisinden uçurduğu beyaz güvercin, bir süre sonra ağzında bir zeytin dalıyla geri dönerek, tufanın bittiğini haber vermiştir. Bu nedenle Zeytin dalı ve beyaz güvercin barışın simgesi olmuştur. Hristiyanlar zeytini talih ve barış işareti olarak kabul ederler, elçiler haber getirdiği zaman zeytin dalı takdim ederlerdi. Yunanlılar ve Romalılar, zeytin ağacının şerefli geleneğini, zeytinliklere girme, yetiştirme ve toplama işlemini yalnızca iyi ve dürüst insanların yapmasına izin vererek sürdürmüşlerdir.

Bugün Kral Minos’un Knossos’taki sarayında bulunan zeytinyağı küpleri ise M.Ö. 2500 yıllarında, Girit Adası’nın en önemli geçim kaynağı olan, zeytinyağı ticaretinin tanıklığını yapmaktadır.

Kuran’da da zeytinden mübarek bir bitki olarak bahsedilmiş, hurma, su ve zeytin ile iftar edilmesi tavsiye edilmiştir. Bugün özellikle zeytin ağacıyla örtülü topraklarıyla Ayvalık, 2.5 milyon zeytin ağacıyla Ege’nin zeytin başkenti durumundadır.